Sultan III.Mustafa

Tahsin Makalelerim, Tarih 3 yorum 27 Aralık 2008

Sultan 3. Mustafa
SULTAN III. MUSTAFA

Babası: Sultan III. Ahmed Han
Annesi: Mihrimah Sultan
Doğum Tarihi: 28 Ocak 1717
Vefat Tarihi: 21 Ocak 1774
Saltanat Dönemi: 1757-1774
Türbesi: İstanbul Laleli Camii.
Osmanlı Sultanlarının yirmialtıncısı ve İslam halifelerinin doksanbirincisi.

Sultan Üçüncü Mustafa 28 Ocak 1717 günü İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Sultan Üçüncü Ahmed, annesi Mihrişah Sultan’dır. Sultan Üçüncü Mustafa orta boylu, iri gözlü, yassı burunlu ve siyah sakallı idi. Heybetli ve kuvvetli bir vücuda sahipti.
Küçüklüğünden itibaren iyi bir eğitim ve öğretim gördü. Yüksek din ilimleri, edebiyat, tarih, coğrafya, astroloji,tıp, devlet idaresi ve askeri bilgileri devrin meşhur alimlerinden tahsil etti. Çok iyi bir tahsil yaptı. İslam ve Osmanlı tarihlerini inceledi. III. Osman Han’ın vefatı üzerine 30 Ekim 1757’de hükümdar oldu. Cülusunu (tahta geçişini) müteakip ilan ettiği adaletname ile reayanın vaziyetini düzeltti. Hazineyi zenginleştirmek için tedbirler aldı. Devletin maliyesine zarar veren, zahmetsiz kârlar peşinde koşan yahudi ve hristiyan taifesinin sıkı kontrol altına alınmasını sağladı.

Sultan Üçüncü Mustafa son derece dindar, tutumlu, müşfik, çalışkan ve cömert bir insandı. İki dakika süren ve İstanbul’un hemen hemen yarıdan fazlasını yıkan büyük depremde evlerini, yakınlarını kaybeden halka kendi kesesinden yardım etti. Adaletle hükmeder haksızlıklara asla göz yummazdı. Yalandan, riyadan ve rüşvetten nefret ederdi. Asla gurura kapılmaz, büyüklük taslamaz, yapamayacağı işleri vaadetmezdi.
III. Mustafa Han ilme ve alimlere büyük değer verirdi. Alimleri huzurunda toplar, münazaralar yaptırır ve onları cömertçe mükafatlandırırdı. Cihangîr mahlasıyla şiirler yazdı. Padişahlığı zamanında sonradan çıkan Rusya harbinden dolayı memlekette başlayan sıkıntı ve buhrana rağmen, evvelce başladığı hayır ve imar işlerini mümkün olduğu kadar devam ettirdi. Üsküdar’da Ayazma Camii’ni yaptırdı. 1766 zelzelesinde büyük hasar gören Fatih ve Eyüp Sultan camilerini yeniden inşa ettirdi. Yine aynı faciada yıkılan yüzlerce abide ve evi çoğu eskisi gibi olmak üzere birkaç yıl içinde yeniden yaptırdı. Davutpaşa kasrı ile Kapalıçarşı’yı, baruthaneyi, Saraçhane’yi, Tophane ve Kızkulesi’ni tamir ettirdi. Şairliğinden bahsetmişken değerli şiirlerinden bir tanesine örnek vermekten kendimi alamadım.
“Yıkıluptur bu cihan sanma ki bizde düzele,

Devleti çerh-i denî verdi kamu mübtezele

Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hazele

İşimiz kaldı hemen merhamet-i lem-Yezel’e”
Bu şiri; saltanatı boyunca devleti kalkındırmakla uğraştığı halde bu hususlarda kendisine yardımcı olacak devlet adamlarından mahrum kalması üzerine yazmıştır.(Mesut Hocamızın değimiyle “Adam Kıtlığı” yaşanan dönemler.)
Dönemin Askeri Faaliyetleri:
Yeniliğin gerektiğine inanan ve bu uğurda çalışmalar yapan ıslahatçı III. Mustafa askeri alanda da bir çok yenilik yapmıştır.

Osmanlı Devleti’ni askeri bakımdan kalkındırmak için topçu sınıfını ıslah, tophaneyi tanzim ve mühendis mektebini tesis yoluna gitti. Ordunun artan top ihtiyacına cevap vermek üzere Hasköy’de modern bir top dökümhanesi kuruldu. Bu iş için bilhassa Fransız ordusunda hizmet görmüş bulunan Baron de Tott’dan istifade edildi. Donanma faaliyetleri ele alınıp gemi inşası hızlandırıldı.

Bu arada Urban eşkıyasının faaliyetleri, hac yolunu tehlikeye düşürmüştü. Bu olaylara sebep olan Benî harp kabilesi şiddetle cezalandırıldı. İsyan eden Eflak voyvodası yakalanarak hapsedildi. Çıldır, Kars, Karaman, Aydın, Kıbrıs, Bosna ve Karadağ’da meydana gelen disiplinsizliklere karşı tedbirler alındı.
III. Mustafa Han dış siyasette daima temkinli hareket ederek sulh ve sükunu muhafaza etti. Fransa ve Prusya arasında yedi yıl devam eden savaşlara tarafların tahriklerine rağmen katılmadı. Osmanlı Devleti’ni bu devrede savaştan uzak tutan devlet adamları arasında bilhassa sadrazam Koca Ragıp Paşa önemli yer tutmaktadır. Nitekim Ragıp Paşa’dan sonra devlet idaresinde söz sahibi olan paşalar arada daimi olarak bir ihtilaf bulunan Rusya ile harbe sebebiyet verdiler (1769). Osmanlı kuvvetleri başlangıçta Kırım’da ve Tuna boylarında ağır yenilgiler aldı. İbrail, Bender, Kefe, Yenikale ve Kerç gibi müstahkem yerler Ruslar tarafından işgal olundu. Rus donanması Çeşme limanında yakaladığı Osmanlı donanmasına baskın düzenleyerek yaktı.

Bu mağlubiyetler üzerine idarede değişiklikler yapan Mustafa Han, silahtar Mehmet Paşa’yı sadrazamlığa, Cezayirli Hasan Paşa’yı kaptan-ı deryalığa, Muhsinzade Mehmet Paşa’yı Vidin seraskerliğine, III. Selim Giray’ı Kırım hanlığına getirdi. Bu tayinler ve fermanlarla vaziyeti düzeltmeye muvaffak olan Mustafa Han, Rusların Tuna boyundaki ilerlemesini önledi. 1772’de başlayan sulh görüşmeleri muvaffakiyetsizlikle sonuçlandı. Yeniden başlayan savaşta Rusların Dobruca ve Kuzeydoğu Bulgaristan’daki Osmanlı kasabalarını aldıktan sonra akıl almaz barbarlıklarla tahrip etmeleri ve müslüman halkını küçük bebeklere varıncaya kadar, türlü işkencelerle öldürmeleri Mustafa Han’ın üzüntüden hastalanmasına ve 21 Ocak 1774’te bir Cuma günü ezan okunurken hayata gözlerini yummasına sebep oldu.
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı
Osmanlı tarihinin sükunet dönemi;.Dâmad Koca Mehmed Ragıb Paşanın vefatı üzerine rüzgârlı günlere maruz kalmaya başlamış, nihayet Rusya ile meydana gelen savaş yerini acı dolu fırtınalı günlere bırakmıştır milleti.Savaş ilk önce Lehistan’da kralla soylular arasında çıkan bir anlaşmazlık yüzünden başladı. Rus Çariçesi II. Katerina Lehistan’ı parçalamak amacıyla Lehistan’ın içişlerine karışıyordu. Kralı soylulara karşı desteklemek amacıyla bölgeye Kazak Rus askerlerini gönderdi. Askerler Osmanlı Devleti sınırları içindeki Balta kentine girerek katliam yaptılar. Osmanlı padişahı III. Mustafa bu durumu protesto ederek 25 Eylül 1768 tarihinde Rusya’ya savaş açtı. Lehistan’da krala karşı çıkan soylular Osmanlı Devleti’nin yanında yer aldılar. Birleşik Krallık da Rus donanmasına danışmanlar göndererek Rusya’nın yanında yer aldı.
Savaşın Sonuçlanmasını 3.Mustafa görememiştir. 21 Temmuz 1774 tarihinde tahta yeni geçmiş olan Osmanlı padişahı I. Abdülhamit Küçük Kaynarca Antlaşmasını imzalayarak savaşa son verdi. Bu antlaşmayla Kırım’a bağımsızlığı verildi. Ama Rusya’nın asıl amacı bağımsız olan Kırım’ı kısa bir süre sonra topraklarına katmaktı. 9 yıl sonra 1783 yılında Rusya Kırım’ı resmen kendine bağladı. Kısa bir süre sonra da Ruslarla Osmanlılar arasında tekrar savaş çıktı.
Karlofça Antlaşması ile Osmanlı bir dizi tedbirler almaya başlamış ve mali, iktisadi, idari yapılanmaya gitmiş, ordu ve donanmanın yanilenmesi çalışmalarını başlatmıştır. III. Ahmet döneminde Osmanlı Avrupa kentlerine geçici elçiler göndererek yenilikleri takip etmek istemiştir. Bu dönemde matbaa getirilmiş, İstanbul’a bir kağıt ve kumaş fabrikası kurulmuştur.
Küçük Kaynarca Antlaşması görünürde her nekadar Osmanlı Devleti’nin zararına gözükse de daha sonraki dönemlerde akseden olayları bir bütün olarak ele aldığımızda Osmanlı’nın masa başında kazanma süresicine girdiğini ve hukuksal alandaki başarılarını görüyoruz.
Koca Ragıp Paşa
Bu dönemde önemli bir pozisyonda (Sadrazamlık) rol alan ve aynı zamanda Hanedanlığa Damat olan Ragıp Paşa hakkında da azda olsa bilgi vermenin gerekliliğine binaen: 3. Mustafa’nın sadaret makamında bulduğu bu sadrazamın iktidarını takdirde gösterdiği isabet ve durmadan savaş yapmakta olan bir devleti sakin bir döneme çekmeyi başarmış, sulh içinde eksiklikleri telâfi etmeyi mümkün kıla¬cak zamanı kazandırmış olması dahi, Koca Ragıp Paşa’ya apayrı bir ehemmiyet vermeyi gerekli kılmıştır. Koca Ragıp Paşa ünlü Larus ansiklopedisinde emsaline kıyaslanamaya¬cak şekilde, genişçe bahsedilme şansi bulmuş zevattandır. Buradaki malumata göre; 1699 yılında dünya’ya gelmiş ol¬duğu İstanbul’da, 1763 yılında vefat etmiştir. Türbesi İstan¬bul’un Aksaray semtinden Lâleli caddesi üzerinden Bayezid’e çıkarken yolun sağ tarafındadır. Kendi adını taşıyan kütüphanesi elan istifade olunan kütüphanelerden olduğu gi¬bi, kapı yanında demir parmaklıkla ayrılmış bölümdeki kab¬rinde medfundur.
Babası Mustafa Şevki efendi, Defterhâne kâtiplerindendir. Ragıp Paşa, medrese tahsilini yapmaktayken Defterhane’nin kalemine devam etmekteydi. İranla yapılan savaşlarda elde edilen arazinin kayıt işleri için Revan Valisi Arifi Paşanın mektupçuluğuna getirildi. Bu sıralarda 25 yaşlarındaydı.
Akabinde de, Köprülüzâde Abdullah Paşa ile Hekimoğlu Ali Paşanın, maiyetlerinde de görev yaptı. 1729 tarihinde İstan¬bul’a geldiğinde de yaşı 30 olmuştu. İran bölgesine gitmesi bir defa daha gerekmişti. Nâdir Şahı bu sırada, İran üzerinde¬ki nüfuzunu, Bağdat üzerine yoğunlaştırmak için 1733’de mezkûr yerin, yâni Bağdad’ın bunlar tarafından muhasarası gerçekleştirilince, Ragip Paşa’nın İstanbul da mâliye tezkere-ciliği vazifesine tâyini yapıldı. Yeni vazifesinde ve müteakip görevlerde bilhassada, Avusturya ve Rusların delegeleri ile Nemirov kasabasında yapılan, sulh müzakerelerinde üstün başarı gösterdi.
1741 tarihi Ragıp efendiyi reisülküttaplık makamında yâni bu günkü karşılığı hariciye vekâleti olan koltuğa oturmuş buldu. 1744 senesinde Mısır valiliğine vezirlik rütbesinde pa¬şa yapılarak gönderildi. Burada vazifesi beş sene kadar de¬vam etti. Bu arada Mısır’da önemli nüfuz sahibi olan Köle¬men beylerini tasfiye etmeyi de başardı. Bilahire diğer vali¬liklerde de başarısını devam ettiren Ragıp Paşa, 3. Osman’ın hükümdarlığı esnasında sadrıazam oldu. Hayatının sonu olan 1763 tarihine kadar, bu makamı muhafazaya muvaffak oldu. Prusya devletiyle iyi münasebetler kurarken, denge politika¬sını ihmâl etmedi, ne Rusya ile ne de Avusturya ile sıcak sa¬vaşa fırsat vermedi. Edebi tarafı kitaplarla anlatılacak kadar renk ve incelik dolu bir zattır.
Şâir Fitnat hanım ile sohbetlerini zürefa elan nakleder. Biz bir tanesini nakle ictisar edelim: Şâire Fitnat hanım, Ragıp Paşa’nın bir arkadaşının kızı idi. Pederane sohbetleri olur imiş. Bir gün Paşanın köşkünün bahçesinde beyaz örtülü bir masanın etrafında sohbet ederlerken, uşaklar vişne şerbeti getirmiş. Ragıp Paşa’da bir bahsi anlatırken, Fitnat hanım gelen vi?ne şerbetini içmekteymiş fakat bu sıradada ayakla¬rını sallamaktaymış. Dikkati dağılan Paşa seslenmiş: -Fitnat ayaklarını sallama! Fitnat hanım âdetimdir, sallarım! Dedi¬ğinde masa sallanmış ve bembeyaz güzelim örtüye masada bulunan vişne şerbeti dolu bardaklardan birinden bir miktar şerbetin dökülmüş olduğu görülmüş. Ragıp Paşa bütün mu-zipliğiyle: -Fitnat gördünmü adetini? Deyivermiş.
Koca Ragıp Paşa, Sultan 3. Mustafanın kızkardeşi Saliha Sultan ile izdivaç ettiğinden, aynı zamanda hanedana dâmad olmuştur.Cihangir Mahlasıyla şiir yazdığını belirtmiştik edebi kişiliğine binaen meşhur şiir ve sözlerinden birere örnek verelim:
“Be-Muhammedin yercû’l ernânı Muhamrned Mimmâ yuhâfu ve fineâlike Râgibun Kelâl geldi tasarrufdan ümm-i dünyâyı
Yeter şu Kâhire’nün kahrı azmi Rûm edelim.”
Mânası: “Mehmed Râgıb, Hz. Muhammed’in yardımı ile emân diliyor ve korktuklarından emin olmak istiyor, atanızı dahi taleb ediyor. Mısır’da bulunmaktan bıkkınlık geldi; yeter artık Kahire’nin şu kahrı, Anadolu’ya gidelim.” Demektir.
“Mevcud ahengi bozarsan, sonra es-kidüzeni de veremezsin!” Sözleriylede muhafazakarlığını belirtmektedir.
3. Mustafa; Moskof düşmanı padişahların arasında en önde yer alması mümkün olan bir zattı. Rivayet olunurki; Sadraza¬mına: “Lala niçin Ruslara savaş açmayız, paraysa esas der¬din, Edirne’den onların başkentine kadar her bîr adıma bir san lira dizeyim” dediğinde, Koca Ragıp Paşanın cevaben:
“Padişahım; devleti Osmaniye uzaktan bakıldığında heybetli bir arslanı andırır. Eğer yakından tetkik edildiğinde görünür-ki- bu arslanın dişlerinin dökülmüş, pençelerinin tırnakları kırılmış haldedir. Bunu Öğrenenler artık o arslanı rahat bı¬rakmazlar. Bunun için uzaktan görünen heybetiyle bu ars-lan, düşmanlarının çekindiği çatmaya korktuğu görüntü ola¬rak kalsın. Belki geçen bu zaman zarfında devlet-i âliye ya¬pacağı ıslah edici tanzimlerle arslanı kuvvetli bir hâle getire¬bilir!” mealinde beyanda bulunduğu söylene gelmektedir.Dişleri dökülmüş aslan tiplemesi ile Osmanlının ihtişamını kaybettiğini ve devledin bekası için yeni ıslahatların şart olduğunu açık bir şekilde görebiliyoruz.

Hazırlayan :
Tahsin AKIN

"Sultan III.Mustafa" için 3 yorum

  1. Cevapla

    […] Hazırlayan : Tahsin AKIN […]

  1. Baran
    22:518 Şubat 2010
    Cevapla

    Eline sağlık Tahsin kardeşim çok güzel olmuş.

  1. Monex
    22:2017 Aralık 2010
    http://monex.to/
    Cevapla

    Avrupa ticareti Garb Ocaklar korsanl Osmanl Devletinin Avrupa ile kurdu u dostluk ili kileri ve taraflar n ekonomik ve siyas karlar bu ili kinin di er boyutlar n olu turuyordu. Bat Avrupa lkeleri ile Garb Ocaklar aras ndaki her t rl m nasebet Osmanl Devleti nden uzak de ildi.

Yorum Yapın:

Yorumlarınızda resiminizin gözükmesi için, gravatar a abone olun!

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.